Proje Hakkında

COVID-19 pandemisinin ülke bütçeleri üzerine önemli bir yük getirdiği ve bu yükün artarak devam edeceği görülmektedir. Neredeyse durma noktasına gelen ekonomik hayat 2020 bütçe gelirleri tahminlerinin gerçekleşmeyeceğini göstermektedir. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) koronavirüs pandemisinin küresel yatırımları %40 oranında azaltacağını hesaplamaktadır. Dahası diğer birçok ülke hükümetleri gibi hükümetimizin pandeminin doğurduğu sorunlarla mücadelede vergiyi bir maliye politikası aracı olarak kullanması kamu gelirlerindeki azalmaya katkıda bulunmaktadır. COVID-19’un dünyada yarattığı benzersiz küresel etki, Türkiye açısından da pandeminin ekonomik, sosyal ve politik etkilerinin yanında vergisel etkilerini tartışmamızı, vergisel sorunları incelememizi ve çözüm önerilerini değerlendirmemizi gerekli kılmaktadır. Böylece hem ulusal hem de uluslararası düzeyde etkin ve sürdürülebilir COVID-19 Türk vergi politikalarının geliştirilmesi ve hayata geçirilmesi mümkün olacaktır.

Uluslararası gelişmeler izlendiğinde de Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) “COVID-19 Vergi Politikası Yansımaları” adıyla üye ülkelerin vergiye ilişkin politikalarını takip etmeye başlamış olması, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) 193 ülke ekonomisinin vergiler dahil aldığı ekonomik önlemlere ilişkin politikalarını izlemesi dünyada COVID-19’un yarattığı değişimin vergi politikaları bakımından olan önemini açıkça ortaya koymaktadır. Ulusal önlemlere bakıldığında koronavirüs pandemisine hükümetin verdiği ilk cevaplardan birisi olan “Ekonomik İstikrar Paketi”nde pandemiden en çok etkilenen sektörleri destekleyen kararlar alınmıştır. Bu kararların önemli bir kısmı vergisel niteliktedir. AVM, demir-çelik, otomotiv, lojistik-ulaşım, sinema-tiyatro, konaklama, yiyecek-içecek, tekstil-konfeksiyon ve etkinlik-organizasyon sektörleri için muhtasar ve KDV tevkifatı ile SGK primlerinde altı aylığına ertelenmiştir. Yurt içi hava yolu ile yolcu taşımacılığı hizmetlerindeki katma değer vergisi oranını %18’den %1’e indirilirken, bütçeye yeni kaynak sağlama amacıyla getirilen konaklama vergisinin uygulanması otelcilik sektörünü desteklemek üzere Kasım ayına kadar askıya alınmıştır. Kamu gelirlerindeki azalmaya karşın, başta sağlık ve sosyal yardımlar olmak üzere kamu giderlerinde ise büyük bir artış yaşanmaktadır. Sağlık hizmetinden yararlanan koronavirüs hastalarının sayısı güç geçtikçe artmaktadır. Bunun yanında en düşük emekli maaşı 1.000TL’den 1.500TL’ye yükseltilmiş, bayram ikramiyesi ödemeleri öne çekilmiş, sağlık çalışanlarına ek ödemeler öngörülmüştür. Harcamalarda yaşanan büyük artış karşısında devlet bütçesini desteklemek adına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Biz Bize Yeteriz” sloganıyla Milli Dayanışma Kampanyası başlatmıştır.

Koronavirüs pandemisinin ekonomik etkilerini sürdüreceği, kamu gelirlerinde azalma ve kamu giderlerinde artışın devam edeceği ortadadır. Bu nedenle hükümetler tarafından acil önlem niteliğinde alınan tedbirlerin ötesinde, orta ve uzun vadede artan yükün vergiler yoluyla kimin üzerinde bırakılacağı sorusu tüm toplumları beklemektedir. Bu yük daha artan oranlı bir vergi sistemiyle mi ya da çoğu koronavirus pandemisinden doğrudan ve dolaylı olarak en çok etkilenecek olan kadınlara ve muhtaç kimselere orantısız bir vergi yükü getiren tüketim vergileri yükseltilerek mi karşılanacaktır? Tüm dünyayı etkisine alan 2008 ekonomik krizini takiben yaşanan kurumlar vergisi oranlarında düşüş tekrar mümkün müdür? Diğer taraftan, vergi gelirlerini arttırmanın yanı sıra vergi kayıp ve kaçağını önlemek suretiyle sistemin deliklerini kapamaya yönelik önlemler de gündeme gelebilir. 2008 ekonomik krizi sonrasında çok uluslu şirketlerin ve zengin gerçek kişilerin vergi cennetleri ve offshore gizlilik sistemleri aracılığıyla gerçekleştirdikleri uluslararası vergi kayıp ve kaçağını önlemek üzere otomatik bilgi değişimi yeni küresel vergi standardı haline getirilmiştir. Bu nedenle, Amerika Birleşik Devletleri’nde FATCA ile başlayan, diğer ülkelere OECD öncülüğünde ortak raporlama standardı ile aktarılan finansal hesap bilgilerinin değişime tabi tutulması ya da çok uluslu şirketlerin kazançlarının ülke bazında raporlanması otomatik bilgi değişimine tabi tutulmaya başlamıştır. Dolayısıyla, benzeri bir mekanizmanın ülkelerin politik ajanlarına dahil edilmesi olasıdır.

Türk karar alıcılar COVID krizi karşıtı hangi vergisel önlemleri tercih ederse etsin, vergi kanunlarının tasarımı dikkate almaları gereken bir husustur. Nitekim ülkemizin daha önce yüz yüze kaldığı kriz dönemlerinde tecrübe ettiği üzere, anayasal ilke ve prensiplere uyumlu olmayan tasarımlar anayasaya aykırılık iddialarını gündeme getirecek ve anayasa yargısı yolunun işletilmesiyle sonuçlanabilecektir. Bu ise COVID vergi politikalarının tutarlı ve etkili uygulanması ile hedeflenen sonuçların elde edilmesinde önemli bir engel teşkil edecektir.